Çocuklara Ölümü Nasıl Anlatmalıyız?
- Şebnem Kartal
- 14 Nis
- 4 dakikada okunur
Ölüm hepimiz açısından anlaşılması ve dayanılması çok zor bir olaydır. Özellikle okul öncesi dönemdeki çocukların ölümü kavrayabilmeleri ve aile fertlerinden birinin yokluğuna katlanabilmeleri daha güçtür. Genellikle üç yaşından önce çocuklar ölümü anlayamazlar. Bu nedenle yaşamlarının ilk üç yılında yakınlarının ölümü ile karşılaşan çocuklar ölümü diğer yaş grubundaki çocuklara göre daha korkutucu bulurlar. Ölüm çocuklara ne kadar iyi anlatılırsa anlatılsın çocuklar bir yakınlarını kaybettiklerinde ciddi sorunlar yaşayabilirler.
Çocuklara ölümü bu ve benzer şekilde anlatabiliriz; tüm canlıların yaşamlarının başladığı ve bittiği bir zaman vardır. Başlangıç ve bitiş arasındaki döneme yaşam denir. Bu, yaşayan tüm canlılar için geçerlidir. Örneğin, tüm çiçekler, balıklar, kediler ve insanlar… Canlılar doğar, büyür, yaşlanır ve ölür. Canlıların hiçbiri sonsuza dek yaşamazlar. Tüm canlıların yaşam süreleri farklıdır. Kelebekler, birkaç hafta yaşar. Kuşlar 3-4 yıl yaşar. Kediler ise 10-15 yıl yaşarlar. Her canlının kendi yaşam süresi farklıdır. Üç yıl yaşayan bir kuş da olabilir, 6 yıl yaşayan bir kuş da olabilir. Güçlü ve sağlıklı bir kuş, hastalanmaz ve yaralanmazsa diğer kuşlardan daha uzun yaşayabilir. Bu insan için de böyledir; bazı insanlar 70 yıl yaşar, bazıları ise 90 yıl yaşar. Yaşam süresi, yaşayan tüm canlılar için farklıdır, ama tüm canlılar mutlaka bir gün ölürler. Bu her yerde ve herkes için böyledir.
Ölüm haberi çocuklara nasıl verilmeli;
Ölüm haberi verilirken çocuğun bulunduğu ortamın kalabalık ve gürültülü olmaması gerekir. Kendisine en yakın kişilerle bir arada olması uygun olur. Bu kişilerin sayısı da birkaç kişiyi geçmemelidir. Çocuğa ölüm haberini veren kişi çocuğa duygusal anlamda en yakın kişi olmalıdır. Böylece çocuk aldığı habere başkalarının varlığından rahatsız olmadan tepki gösterebilir.
Çocuğa haberi, kendisiyle yalnız kalabileceğiniz uygun bir yerde vermek gerekir. Çocuk haberi aldıktan hemen sonra yas tutan diğer aile fertlerinden uzaklaştırılıp başka bir ortama gönderilmemelidir. Yetişkinler gibi çocukların da bu dönemde bir arada olmaya ve acısını paylaşmaya ihtiyacı vardır.
Sadece cenaze evleri çok kalabalık olduğunda, dua okunduğu zamanlarda, çocuk başka bir ortamda kendisine yakın kişilerle kalabilir.
Yaşlıların ve hastaların ölüm haberini vermeden önce çocuk bu habere hazırlanabilir. Ancak ölüm aniden gerçekleşiyorsa; örneğin kaza gibi bir durumdan ya da kalp krizinden kaynaklanıyorsa çocuğu bu duruma birkaç gün içinde hazırlamak uygun olur.
Çocuğa kaybedilen kişinin hasta olduğu, durumunun ağır olduğu, doktorların hastanede onu iyileştirmeye çalıştığı gibi sözler söylenerek çocuk ölüm haberine alıştırılmalıdır. Kaybın gerçekleştiği çok uzun süre gizlenmemelidir. Çünkü çocuğun çevreden başka birinden bu haberi duyma ihtimali daha kötüdür.
Çocuğun yanında hiçbir şey yokmuş gibi rahat davranmak da bağırarak kendini yerden yere atmak da sakıncalıdır. Çocuğun yanında ağlayabilir ve üzgün olduğunuzu belli edebilirsiniz ama aşırıya kaçmamalısınız. Bunun dışında çocuğun davranışlarını kontrol altına almayın. Çocuklar da yetişkinler gibi böyle bir haber karşısında farklı sürelerde farklı tepkiler gösterebilirler. Çocuğu davranışlarından dolayı eleştirmemek ve suçlamamak gerekir. Çocuğun duygularını ifade etmesine izin verin. Bu süreçte çocuğu konuşmak için zorlamayın ama konuşmak isteğini de geri çevirmeyin ve sorduğu soruları yanıtsız bırakmayın.
Yine bu süreçte çocuk ailesiyle ve yakınlarıyla birlikte yas tutmalıdır. Onların da acılarını paylaşmaya ve bir arada olmaya ihtiyaçları vardır. Bu süreçte çocuğu güldürmeye, oyalamaya çalışmak gereksizdir. Fakat ölen kişi hakkında konuşmak, onunla geçen zamanları anmak uygun olur.
Kayıplarda kesinlikle yapılmaması gereken şey çocuğa ölen kişiyi göstermektir. Sevdiği kişinin son halini görmesini sağlamak ve cenazeye götürmek çocukta büyük travma yaratabilir.
Çocuklara ölümü açıklarken kaçınmamız gereken mesajlar
Sevdiğimiz kişinin uzaklara gittiği, Allah’ın iyi kullarını yanına aldığı gibi mesajlar, bizim davranışlarımız nedeniyle hastalanıp öldüğü, derin ve ebedi bir uykuya daldığı, ölenlerin toprak olup yok olduğu gibi mesajlar verilmemelidir.
Bu mesajlar yüzünden çocuk Allah’ı cezalandıran bir otorite figürü gibi görebilir. Allah’ın iyi kulu olmamak için kötü davranışlar sergileyebilir. Yakınlarının ölümü nedeniyle sorumluluk, suçluluk duyabilir, uyumaya korkabilir ya da tam tersi sürekli uyuyabilir. Bunun dışında sevdiği birini kaybeden çocuklarda başka psikolojik sorunlar da oluşabilir. Bunlardan bir kısmı uyum ve davranış bozukluklarıdır (Alt ıslatma, çalma, kekemelik, saldırganlık, hırçınlık, parmak emme, tırnak yeme vb.).
Onu hayalimizde yaşatabiliriz, kalbimizde yaşatabiliriz, onu hep anabiliriz, özlediğimiz zaman fotoğraflarına bakabiliriz gibi sözler söyleyebiliriz.
Çocuklar hangi yaşta ölümü nasıl algılar?
Ölüm hepimiz açısından anlaşılması ve dayanılması çok zor bir olaydır. Özellikle okul öncesi dönemdeki çocukların ölümü kavrayabilmeleri ve aile fertlerinden birinin yokluğuna katlanabilmeleri daha da güçtür.
3 yaş civarı; Genellikle üç yaştan önce çocuklar ölümü anlayamazlar. Bu nedenle yaşamlarının ilk üç yılında yakınlarının ölümü ile karşılaşan çocuklar ölümü diğer yaş grubundaki çocuklara göre daha az korkutucu bulurlar.
4-5 yaş civarı; Bu yaştaki çocuklar ölümden ve yakınlarını kaybetmekten daha çok korkmaya başlarlar. Bu yaşlarda ölümü geri dönüşü de olabilen çok uzun bir yolculuk olarak algılarlar. Ölen bir yakınları ya da evcil hayvanları için “Yeter artık geri dönsün,” veya “Doktora götürelim iyileşsin,” gibi sözler söyleyebilirler.
5 yaş civarı; Çocuklar ancak 5 yaşından sonra ölümün geri dönüşü olmayan bir olay olduğunu ve yalnızca canlılar için var olduğunu öğrenmeye başlarlar.
6-7 yaş civarı; Bu yaşlarda ise ölüm, hastalıkla ve yaşlılıkla bağdaştırılmaya başlanır.
10-12 yaş civarı; Çocuklar ancak ilkokul yıllarının sonuna doğru; 10-12 yaşlarında ölümün, yaşamın sonu olduğunu ve ölen bir canlının asla geri dönmeyeceğini algılarlar.
Kayıptan sonra çocuklar aşağıdaki gibi sorunlar yaşayabilirler;
Kâbuslar, gece korkuları,
Uykusuzluk,
Yeme bozuklukları,
Baş, karın ağrıları,
Bayılma, titreme nöbetleri,
Çeşitli tikler,
Okul başarısızlığı,
İçine kapanma,
Bulantı, kusma,
Bu tip sorunlar yaşayan çocukları olan ailelerin, çocuğun bu davranışını bastırmamasını, göz ardı etmemesini ve bu gibi sorunlarla karşılaştıklarında zaman kaybetmeden bir psikoloğa başvurmalarını öneriyoruz. Aileler, bu tip sorunların ölüm olayından hemen sonra yaşanabileceği gibi, yıllar sonra da ortaya çıkabileceğini unutmamalıdır.
Sevgiyle ve sağlıkla kalın,
Şebnem Kartal
Uzman Psikolog – Yazar
Yorumlar