Olumlamalar ve Kendi Kendini Gerçekleştiren Kehanet
- Şebnem Kartal
- 26 May 2024
- 3 dakikada okunur
Self-Affirmations and Self-Fulfilling Prophecy
Affirmation; onaylama, doğrulama, uyma, kabul etme ve olumlama anlamlarına geliyor. Bu sözcük Türkçeye olumlama diye geçti ki çok mantıklı çünkü amaç negatif düşüncelerin yerine pozitif düşünceleri koyarak ruhsal, sosyal, fiziksel, ekonomik ve her türlü iyilik hali geliştirmek.
Olumlamalar, olayları pozitif biçimde algılamamıza yarar. Burada işin sırrı olumlu durumları gerçekleşmiş veya gerçekleşiyormuş gibi düşünebilmektir.
Olumlama yapan bir insan ben mutlu olacağım demek yerine ben mutluyum (geniş zaman) veya ben mutlu oluyorum (şimdiki zaman) kullanmalıdır.
Peki bu olumlamalar bir işe yarar mı gerçekten? Bunu az sonra bilimsel bir açıdan ele alacağız.
Bilinçaltının dil gibi yapılandığını düşünürsek, ki öyle, işe yaraması gerekiyor.
Çocukluğunuzu düşünün, yaptığınız her resme, ödeve vb. olumsuz sıfatlar kullanan bir aileniz olduysa kendine güveni olmayan bir yetişkin olarak büyürsünüz. “Sen yapamazsın, beceriksizsin, yetersizsin,” diye büyütülen çocuklar becerikli olsalar bile buna inanmadıkları ve bunun aksini düşündükleri için ‘iyi’ olduklarını düşünmez ve böyle davranamaz, kendilerini bir türlü gösteremezler.
Tam tersi olumlu ve tabii gerçekçi sözlerle yetiştirilen çocuklar ise daha mutlu, öz-güvenli ve başarılı olurlar.
Demek ki, sözcüklerin insanın düşüncelerini, dolayısıyla duygu ve davranışlarını şekillendirebilme gücü var. Ama bu 50 yaşında, çocukluktaki kadar işlevsel olur mu, düşünmek gerek.
Hayatta hiçbir dikiş tutturamamışsınız, ‘fırsatlar kapımda beni bekliyor’ diyorsunuz, güzel bir olumlama ama yani ne faydası var. Veya depresyonun dibine vurmuşsunuz günde 16 kere ve nedense herkesin söylediği bu olduğu için yazıyorum, 21 gün bunu söyleyince terapilerin, anti-depresanların yapamadığını bir cümleyle başarıyorsunuz.
Tartışmaya açarsanız, pek çok kişinin ‘hiçbir işe yaramaz bu olumlamalar,’ dediğini, yine pek çoğunun da ‘çok da işe yarıyor,’ diyerek, ısrarla fikirlerini savunduklarını görürsünüz.
Bu zıt düşüncelere neden olan 4 konu var;
Birincisi inanmak! İstediğiniz kadar söyleyin, gerçekleşme olasılığına inanmıyorsanız nafile. Boşuna dinleyip, söyleyip, tekrarlayıp durmayın.
Ama bir şey var; yukarıda söylediğim gibi, bilinçaltı dil gibi yapılanıyorsa, belki de defalarca söyleyerek duygularınızı da etkileyebilirsiniz. Yirmi bir kereyi unutun ama. Sürekli söyleyeceksiniz. Ve mümkün olduğu kadar inanarak.
Bazı ruh sağlığı uzmanları duyguların, düşünceleri, düşüncelerin de davranışları etkilediğini söyler. Bazıları tersinin de geçerli olabildiğini söyler. Yani öyleymiş gibi davranmak da gün gelip öyle hissetmenize sebep olabilir. Ve olumlu hissederseniz inanmaya da başlayabilirsiniz.
Türkçede olumlamaların işe yarayacağını söyleyen cümleler vardır;
Rüya gördüm dersiniz, hayra yor, hayır olsun derler.
Nasılsın dersiniz, iyi diyelim iyi olalım derler.
Kırk kere söylersen olur derler. Siz 41 kere söyleyin, sonu da maşallah olsun.
Zıt düşüncelerin oluşmasına neden olan 3 konu var demiştik, birincisi inanmaktı.
Gelelim ikincisine, umut etmek! Umut etmek en güçlü duygulardan biri. Olumlamaları yapıyorsunuz ve olumlu düşünmek sizde inanılmaz iyi bir enerji oluşumunu sağlıyor. İyi bir şey söyleyin kendinize, daha olmamış ama her an olabilir. E olmuş kadar oluyor işte. Olmadı ama olayazdı. Umut ederek yaşamak zaten mutluluğun kendisini beraberinde getiriyor.
Gelelim üçüncüsüne, şükretmek! Şükür olumlamaları diye bir şey var. Sürekli şükrediyorsun. E tabii insana olanla yetinmeyi de öğretiyor. İstediğin çantayı alamadın, ama çok şükür. Beyin diyor ki, e kızım var olan yetiyor sana, sal gitsin. O da olmayıversin. Ne oldu? Olumlamalar işe yaradı. E çanta? O yok. Artık olmasa da olur, ben onsuz da mutluyum. Bakın olumlamalar gayet de işe yarıyor.
Zıt görüşe göre, hiç de bir işe yaramıyor. Kardeşim, çalışmayana ekmek yok. Öyle marka çanta filan hiç yok. Çok çalışacaksın, başka çaresi yok. Üstelik de çocukluktan itibaren… Allah’ın sevgili kuluysan, zeka katsayın da yüksekse, anan-baban, ya da sana kim bakıyorsa, seni okula da gönderebiliyorsa yaş 3 başlayacaksın, hiç durmadan…
Yoksa çalışmak da para kazanmayı garanti etmiyor. Bir meslek sahibi olursanız akmasa da damlar.
Gelelim realiteye ve en bilimsel gerçeğe; dördüncüsü;
Kendi kendini gerçekleştiren kehanet, self-fulfilling prophecy! Bu psikolojide bir kavram. Ben olumlamaların işe yarama ihtimalini bu kavramla bir araya getirince kabul edebiliyorum. Yoksa düşük ihtimal.
Mutasavvıflar “Kader gayrete aşıktır,” der. O olumlu düşünceler var ya, hepsi seni gayrete geçirmek için. Sen havaya girip, para kazanmanın yollarını arayacaksın. Bir zahmet kalkıp, iyi beslenip, egzersiz yapacaksın. Düşük kilo için gayret, sağlık için mücadele. Sevgili bulmak istiyorsan gözünü açacaksın. Mutlu olmak istiyorsan, seni mutlu eden insanlarla bir araya gelecek, mutluluk verici etkinliklerle vakit geçirecek, elindekilerle yetinecek, fazlası için mücadele edecek ama olmazsa kendine kahretmeyeceksin.
Olumlu düşündün mü, düşündün.
İnandın mı, inandın.
Umut ettin mi, ettin.
Şükür ettin mi, ettin.
Var gücünle mücadele ettin mi, ettin.
E hayallerin gerçekleştiyse, çok şükür. Gerçekleşmediyse hayırlısı buymuş! Malum, her şey kısmet… Nasipten öteye yol yok…
Olumlamalar… Deneyin, belki tutar 😊
Sevgiyle ve sağlıkla kalın,
Şebnem Kartal
Uzman Psikolog – Yazar
Comments